Uzlaşı Anlatısı Olarak Popüler Türk Sineması

Yazıcı-dostu sürüm

Yunus Emre Enstitüsü ABD’de Türk kültürünü tanıtmak amacıyla Illinois Üniversitesi Urbana-Champaign ile yaptığı kültürel iş birliği devam ediyor.  Proje münasebetiyle düzenlenen program serisi kapsamında 1 Aralık 2021 tarihinde Yeşilçam Sineması hakkında bir etkinlik düzenlendi. İllinois Üniversitesi Dil Bilimleri Bölümünde öğretim üyeliği görevinde bulunan Marmara Üniversitesi Radyo ve Televizyon Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Mesut Bostan, bölümdeki Türkçe Programının Başkanı Dr. Ayşe Özcan’ın moderatörlüğündeki programa konuşmacı olarak katıldı. Dr. Bostan, etkinlikte önemli sosyolojik tespitlere yer verdiği “Uzlaşı Anlatısı Olarak Popüler Türk Sineması” başlıklı bir sunum yaptı.

Programın başlamasından önce İllinois Üniversitesi Urbana-Champaign'de Güney Asya ve Ortadoğu Çalışmaları Bölümü Müdür Yardıcısı Angela Selena Williams Türkçe Programı hakkında oldukça değerli bilgiler verdi. 

Yunus Emre Enstitüsü Strateji Geliştirme ve Kurumsal İletişim Müdürü  Cem Sevindik, yaptığı açış konuşmasında programda emeği geçenlere ve katılımcılara teşekkür etti. Illinois Üniversitesi ile bu zamana kadar yapılan etkinliklerden bahseden Sevindik, Türk dizileri gibi Türk sinemasının da Türk kültür-sanatı hakkındaki en önemli başlıklardan biri olduğunu söyledi.

ALT KÜLTÜRE AİT OLMA ALGISINDAN NEZİH KÜLTÜR ÜRÜNÜNE DÖNÜŞÜM

Türk Sinemasının Yeşilçam dönemine odaklanan Dr. Bostan, Yeşilçam Sineması’nı Hollywood Sineması’na benzetti. Yeşilçam Sineması ifadesinin ihtilaflı olduğuna değinen Dr. Bostan, bu ifadenin daha önceki dönemde “aşağı kültür seviyesindeki bir kültürel ürünü” ifade etmek için kullanıldığını belirtti. Dr. Bostan günümüzde ise Yeşilçam Sineması’nın oldukça merkezî bir konumda algılandığını ve ilk dönemlerde bugünkü kadar pozitif bir algısının olmadığını dile getirdi. Bostan, Yeşilçam Sineması’nın sinema eleştirmenleri ve yazarları tarafından oldukça eleştirildiğini ancak bugün Yeşilçam Sineması’nın “nezihleştirme” sürecine uğradığını öne sürdü. İstanbul’da yenilenmesinin ardından tekrar açılan Atatürk Kültür Merkezindeki sinema salonunun eski adının Yeşilçam Sineması olduğunu söyleyen Dr. Bostan, Yeşilçam’ın bu şekilde “müzeleştirildiğini” ve Yeşilçam sinemasının son yıllarda yapılan özel etkinliklere daha çok kabul görmeye başladığını belirtti. 2000’lerin sonunda tekrar keşfedilen Yeşilçam’ın güçlü bir kültürel referans olmaya ve uzlaşı anlatılarının (consensus narrative) kaynağını oluşturmaya başladığını belirten Dr. Boston, ünlü komedyen ve film yapımcısı Cem Yılmaz’ın Yeşilçam hakkında yaptığı “Arif v 216” filminden örnekler vererek son yıllarda çekilen yüksek bütçeli filmleri bunun kanıtı olarak gösterdi.

Yeşilçam kelimesinin Beyoğlu’ndaki küçük bir sokaktan geldiğini belirten Dr. Bostan, o dönemde bu sokağın bulunduğu muhitin şehir merkezi olmayan bir bölgesinde olduğunu ve buradaki sinema üretiminin de az gelişmiş bir kültürün ürünü olarak algılandığını söyledi. Magazin yazarlarının yerli üretimi küçümseyerek sınırlı olanaklarla üretilen Yeşilçam filmlerine “niteliksiz” yakıştırmasında bulunarak eleştirdiklerini belirtti.

TOPLUMUN HER KESİMİ YEŞİLÇAM İLE BULUŞABİLİYORDU

Yeşilçam filmlerinin, toplumun her kesimiyle buluşabildiğini belirten Dr. Bostan, düşük ekonomik güce sahip kesimler de dâhil toplumun her kesiminden kişinin istediği zaman sinemaya gidebildiğini ve sıklıkla sinemaya gitmenin popülerleşen bir alışkanlık olduğundan bahsetti. Bostan, Yeşilçam endüstrisinin 1990’da çökmesiyle, sinemada film izleme sıklığının daha da azaldığını ve sadece bazı özel zamanlarda insanların sinemaya gittiğini anlattı. Bostan, Yeşilçam döneminde sinemanın kültürel bir güce sahip olduğunu ancak 1990 ve 2000’den sonra popüler sinemaya rağbetin azaldığından bahsetti.

Uzlaşı anlatısı, sosyal düzlemde etkisi olan ve paylaşılan ortak kültürel ürünler olarak tanımlanıyor. Dr. Bostan, Yeşilçam’ın televizyon kültürü geldiğinde uzlaşı anlatısı olmaktan giderek uzaklaştığını şöyle anlattı:

“Benim çocukluğumda mesela televizyonda Yeşilçam filmleri izlerdik. Yeşilçam günlük sohbet konuları için ana referans kaynaklarından biriydi. Televizyon 1990’lardan sonra uzlaşı anlatısı olmaya başladı. Bugün ise son yıllarda televizyonun uzlaşı anlatısı olarak işlevi sorgulanıyor çünkü artık dijital platformlar popüler olmaya başladı. Bu nedenle televizyon, kültürel görünürlüğü, kültürel gücü ve uzlaşı anlatısı statüsünü kaybediyor.”

YEŞİLÇAM SİNEMASI NASIL UZLAŞI ANLATISI OLDU?

Dr. Bostan, Yeşilçam Sineması’nın formasyonun başında yaşanan kültürel konumlandırmanın şimdi anlaşılamadığını çünkü Yeşilçam sinemasının günümüzde “müzeleştirme” sürecinden geçtiğini ve bu sayede nezihleşerek günümüzde farklı bir konum elde ettiğinden bahsetti.

Bostan, Yeşilçam Sineması’nın artık büyük bir zenginliği olduğunu, hegemonik sosyal bir söylem ürettiğini ve aynı zamanda Metin Erksan, Osman Seden ve Atıf Yılmaz gibi birçok yönetmenin sanatsal ve modern ilhamlarla bu sinemada var olabildiklerini söyledi.

Yeşilçam Sineması’nın ortaya çıkmasının İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki Türkiye’deki sosyal, ekonomik ve kültürel özgürleşmeyle (liberalizasyon) alakalı olduğuna değinen Dr. Bostan, toplumun savaştan önce oldukça statik olduğunu ancak savaş sonrasında kırsal alandan şehre yaşanan göçlerin Türkiye’nin dünya politikasındaki yeni pozisyonuyla alakalı olduğunu ifade etti. Dr. Bostan Türk sinemasının uluslararası ilişkiler, siyasi sistem, sosyal ve kültürel gelişmeler ışığındaki gelişmeleri söyle sıraladı:

“İkinci Dünya Savaşından sonra Türkiye’de siyasi sistem değiştiği. Türkiye, NATO’ya ve Avrupa Konseyi’ne katılarak Soğuk Savaş döneminde Batı Bloğunu tercih etti ve tarafını belli etti. Çok partili sisteme geçişle politik elitler daha gerçekçi bir perspektife yerleşmişti. Yeni kültürel rejimle, birçok sanatsal alanda da sıradan insanın hayatında da kültürel bir uyanışa neden oluşmuştu. Edebiyatta yenilikler yaşanırken, klasik Türk müziği daha popüler bir forma evrilerek tekrar halkla buluşmuştu. İşte bu dönem, Türk sinemasında tarihî gelişimi başlatmıştı.”

1950’lerde ise Türkiye’nin modernizasyon ve sosyal değişim sürecine girdiğinden bahseden Dr. Bostan, şehre göçenlerin genelde banliyölerde yaşadığını ve bu bölgelere gecekondu bölgesi dendiğini söyledi. Tarihçi Dr. Kemal Karpat’ın göç, gecekondu ve kentleşme hakkındaki çalışmalarından örnekler veren Dr. Bostan, göçmenlerin şehre kendileriyle birlikte değerlerini, kültürlerini ve inanışlarını da getirdiğini kaydetti. Bazı akademisyenlerin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türk sinemasının kırsal kesime daha çok hitap ettiğini ve tüm Anadolu’nun bu filmleri izlediğini söyledi. Muharrem Gürses’in bu türün kurucusu olduğunu ve hatta bazı yönetmenlerin “Gürses ekolü”ne mensubiyetle özdeşleştirildiğini dile getirdi. Kerime Nadir gibi romancıların eserlerinden uyarlanan ve şehir hayatı etrafında dönen bir senaryoya sahip filmlerin de yapıldığını belirten Dr. Bostan, bu filmlerde temel unsurların İstanbul manzarası, Türk müziği ve bir aşk hikâyesi olduğunu kaydetti. Kırsal filmler ve İstanbul melodramları, Yeşilçam döneminin sonuna kadar gişe rekoru kıran filmlerin başında geliyordu.

YEŞİLÇAM TÜRKİYE’DEKİ MODERNİZASYON SÜRECİNİN İKİ YÜZÜNÜ TEMSİL EDİYOR

Yeşilçam filmlerinin modernizasyon ve modernizasyon karşısında memnuniyetsiz olan kesimin söylemleri arasında bir belirsizlik oluşturma görevini üstlendiğini belirten Dr. Bostan, bu filmlerin otoriter modern proje altında ezilen sıradan insanın isteklerinin ve ilhamlarının bir yansıması olduğunu söyledi. Filmlerin, modernizasyonun sığ ancak popüler bir anlayışına da sahip olduğunu vurgulayan Dr. Bostan, Yeşilçam Sineması’nın otoriter ve tepeden tabana inmeye çalışan bir modernizasyona karşı tabandan tepeye çıkmaya çalışan daha liberal bir modernizasyonu yansıttığını ifade etti.

Etkinlik, Dr. Bostan’ın katılımcıların sorularını yanıtlamasıyla sonlandı.

TÜRK SİNEMASI ÜZERİNE ÇALIŞMALAR YAPIYOR

Dr. Mesut Bostan, C. Wright Mills’in “Sosyoloji Anlayışı” başlıklı teziyle İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji ana bilim dalından yüksek lisans derecesi aldı. Sonrasında Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde İletişim Bilimleri ana bilim dalında “Popülist Akıl Kavramı Çerçevesinde 1960'lar Türk Sineması'nda İdeoloji ve Siyaset” başlıklı doktora tezini hazırladı. Türk sineması sosyolojisi temel olmak üzere akademik ilgi alanları; Türkiye'de İslamcılık düşüncesi ile sinema ilişkisi, ideoloji teorileri ve Türkiye'de popülist siyasettir. Türk sineması üzerine yazıları derlediği “40 Soruda Türk Sineması” başlıklı çalışması 2019 yılında yayımlanmıştır. Ayrıca gazete ve dergilerde sinema, kültür ve toplum konulu yazılar kaleme almaktadır.

 

 

Diğer Etkinlikler

Lefkoşa'daki Yunus Emre Enstitüsü (YEE) tarafından hazırlanan "Bizden İçeri Kıbrıs" belgeselinin...

Londra Yunus Emre Enstitüsü, 7 Mart 2024 tarihinde, yetenekli ve ödüllü yönetmen Merve Çirişoğlu'nun çarpıcı kısa...

Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da Yunus Emre Enstitüsü (YEE), Uluslararası Sivil Toplumu Destekleme...

Avusturya'nın başkenti Viyana'da yönetmen Bekir Bülbül'ün "Bir Tutam Karanfil" filmi, Viyana Yunus Emre ...