YEV'den Yeni Hedefler

Yazıcı-dostu sürüm

“Gerçek Hayali Aştı, Ufuklar Uzak Değil!”

Yunus Emre Vakfı 2017 Danışma Kurulu Toplantısı Ankara’da yapıldı. Çok sayıda akademisyen ve bürokratın bir araya geldiği toplantıda Vakfa bağlı olarak kurulan Yunus Emre Enstitüsünün kültürel diplomaside üstlendiği rolün önemi vurgulandı. Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ateş, “Kardeş coğrafyalarda başlayan faaliyetlerimiz 7 yılda beş kıtaya ulaştı, hayallerimizi aşmanın gururunu yaşıyoruz.” dedi.

Türk kültürünü ve dilini tüm dünyaya tanıtma misyonu ile 7 yıldır 40 ülkede 50 kültür merkezi ile çalışmalarını sürdüren Yunus Emre Vakfı, 23 Mayıs Salı günü Ankara Shareton Otel’de 2017 Danışma Kurulu Toplantısını gerçekleştirdi. 2016 yılında gerçekleştirilen faaliyetlerin masaya yatırıldığı ve 2017’ye dair hedeflerin konuşulduğu toplantının sloganı ise merhum Mehmet Çınarlı'ya ait şiirin ilk mısrası olan “Gerçek hayali aştı, ufuklar uzak değil!” oldu.

“Kardeş Coğrafyalardan Dünyaya Açıldık”

Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ateş, Yunus Emre Vakfının temel görevinin Türkiye algısını dil, kültür ve farklı projeler vasıtası ile pozitif hâle getirmek ve diğer milletleri Türk toplumu ve Türkiye ile irtibatlandırmak olduğunu belirtti. Prof. Ateş sözlerini şöyle sürdürdü: “Yunus Emre Enstitüsünün 7 yılda dünyanın beş kıtasına ulaşabilmesi ortak gurumuz ve sevincimizdir. Enstitü'nün ilk yıllarında yakın coğrafyamızı öncelikli bölge olarak görüp Balkanlarda ve Türk dünyasında etkin olmaya çalıştık. İkinci aşamada Avrupa ülkelerine açılmayı önceledik ve üçüncü aşamada ise dünyanın belirli bölge ve ülkelerinde merkez sayımızı artırdık. Sadece merkez açmak yeterli değil, bu merkezlerin aktif çalışması da gerekli tabii. Bu anlamda her gün dünyanın bir köşesinde mutlaka Yunus Emre Enstitülerinde bir etkinlik yaptık ve yapıyoruz. Geçen bir yılda 1200 faaliyet gerçekleştirdik. Bunun yanı sıra yüz yüze Türkçe öğretimi sayılarımızı ikiye katladık. Bununla da yetinmeyerek, çünkü hâlâ birçok coğrafyaya ulaşamadığımız için, Uzaktan Türkçe Öğretimi projesiyle de on binlerce insana ulaşma imkânımız oluştu.”

“Kültür Diplomasisi Bir Toplum Meselesidir”

T.C. Kültür Turizm Bakanlığı Müsteşarı Ömer Arısoy, Yunus Emre Enstitüsünün son on yılda Türk kültürünün ve dilinin tüm dünyada layıkıyla tanıtımı için pek çok çalışma gerçekleştirdiğini ifade ederek, “Yerli ve millî kültürümüzün ön plana çıkarılması ve milletlerarası arenada hak ettiğimiz yerin alınmasında hepimize büyük görevler düşmektedir. Yalnız taştan duvar olmaz. Kültür diplomasisi yalnız bir kurumun faaliyetleri ile istenilen düzeye getirilemez. Kısa ve orta vadede sivil toplumun koordinasyonu ile Türk kültür diplomasisinin ortak hedeflere yönelik etkin kullanımı sağlanmalıdır. Kuruluşundan bu yana sürdürmekte olduğu siyaset üstü tutumu ile misyonunun hakkını vermeye çalışan Yunus Emre Enstitüsünün bu meselenin de hallinde başarılı olacağına inanıyorum.” dedi.

İLK OTURUM: İSLAMOFOBİ

Toplantının ilk oturumunda Batı dünyasında yükselen ırkçılık ve İslamofobi karşısında Yunus Emre Enstitüsünün izleyeceği politikalar ve uygulanabilecek stratejiler görüşüldü. Oturumun başkanlığını üstlenen Dışişleri Bakanlığı Yurt Dışı Tanıtım ve Kültür İşleri Genel Müdürü ve aynı zamanda Yunus Emre Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi Lale Ülker, söz konusu tehdit ve sınamaların aşılmasında yumuşak güce, yani kültürel diplomasiye gerek duyulduğunu belirtti.

Lale Ülker, “Herhangi bir ülkenin kültür ortamını biçimlendiren Türkiye algısının kültürel alanda iş birliği imkânlarının dikkatlice değerlendirilmesi, yurt dışı bağlantılı kültür politikalarının uygulanması bakımından önem taşımaktadır.” dedi.

İlber Ortaylı: Kültür Elçiliği Her Kuruma Bırakılamaz!

Oturum başkanı Lale Ülker ilk sözü Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlber Ortaylı’ya verdi. Prof. Dr. İlber Ortaylı, Yunus Emre Enstitüsünün büyük bir misyon üstlendiğinin altını çizerek, “Yunus Emre Enstitüleri başka kurumlarla ikame edilemez. TİKA’ya da ihtiyacımız var, Kalkınma Bakanlığına da ihtiyacımız var, Diaspora Bakanlığı kurulacaksa ona da ihtiyacımız var ama Yunus Emre Enstitüsü başka bir şeydir. Hiçbir teşkilat Goethe Enstitüsünün, Cervantes’in yerini tutamaz. Tutmuyor da zaten. Bizim Yunus Emre Enstitüsünün de böyle olduğunu herkesin kabul etmesi gerekir. Yunus Emre Enstitüsünün faaliyet alanlarını başka hiç kimse yerine getiremez. Bizim de fazlasına taşmamız gerekmiyor zaten. Buna çok dikkat edeceğiz, en önemli unsurlardır bunlar.” diye konuştu.

Öcal Oğuz: “Gelin Tanış Olalım” vurgulanmalı

Ortaylı’dan sonra söz alan UNESCO Türk Milli Komisyonu Başkanı Öcal Oğuz, Yunus Emre’nin “Gelin Tanış Olalım” ve “Sevelim Sevilelim” mısralarının güçlü bir şekilde vurgulanması gerektiğini belirtti.

UNESCO’nun tarafsız bir bölge olarak oluşan kötü algı, ırkçılık ve İslam karşıtlığı gibi kötü imajın nötrlenmesinde Yunus Emre Enstitüsünün çalışmalarına katkı sağlayacağını belirten Oğuz, “UNESCO’da alınan kararların tamamında uluslararası toplumun uzlaşması ve konsensüsü olduğu için bu referanslar ve kaynaklarla hareket ederek, pek çok islamofobik ve bize yönelik argüman oluşturma ihtimali olan kurumları biraz daha ötelemek ve bertaraf etmek imkânı da yaratılabilir. Bir argüman, enstrüman olarak da bunlardan yararlanılabilir.” dedi.

Ali Merthan Dündar’dan iş birliği vurgusu

Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Merthan Dündar ise, okutman konusunda Ankara TÖMER’in okutmanlarından istihdam edilmesinin, tecrübe açısından da faydalı olacağını düşündüğünü söyledi. “Yunus Emre Enstitüsünün güçlü olduğu ülke ve bölgelerdeki üniversite ve akademilerde yayınlanan akademik dergilerde yayın diline Türkçenin de sokulması önemlidir. YTB ve TİKA ile bu konuda iş birliği yapılabilir.” diyen Dündar, ayrıca Enstitü çalışanlarının mutlak surette yerelden seçildiği kadar Türkiye’den gönderilmesi gerektiğini ve bu kişilerin dil oryantasyonlarının bir yıl öncesinden başlatılması gerektiğini belirtti.

M. Yalçın Yılmaz: Yunus Emre’nin diliyle dünyaya anlatılmalı

İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Yunus Emre Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi Yrd. Doç. Dr. M. Yalçın YILMAZ, Enstitünün de ismini aldığı Yunus Emre’nin eserlerinin yabancı dillere çevirilerinin yapılmasının gerek dünyadaki ırkçılığın, gerek İslam karşıtlığının 2000’ler sonrası yine Yunus’un dili ve izahıyla dünyaya anlatılabilir. Yunus Emre’nin eserlerinin birçok dile çevrilmesinin faydalı olacağını düşündüğünü ifade etti.

Yusuf Sarınay: Aydın ve gazeteciler nezdinde projeler hazırlanmalı

Yunus Emre Enstitüsünün, paydaş kurumların destekleri ile Türk milletinin değerlerinin dünyaya tanıtılması gerektiğini söyleyen TOBB ETÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yusuf Sarınay, “Yunus Emre Enstitüsü yereldeki bilim sanat kuruluşları, çeşitli aydınlar, gazeteciler nezdinde de projeler hazırlamalı, birebir ilişkiler kurulmasını sağlamalı.” diye konuştu.

Özel sektör adına Kaan Sidar’dan destek sözü

Gıda İşverenleri Sendikası Genel Sekreteri Kaan Sidar ise Yunus Emre Enstitüsünün kısa zamanda büyük başarılar sağladığını belirterek, kendilerinin özel sektör olarak gerekli destekleri vermeye hazır olduklarını söyledi.

Murat Kazancı, YEE ile YTB arasındaki iş birliklerine vurgu yaptı

YTB Uluslararası Öğrenciler Daire Başkanı Murat Kazancı, iki kurum arasındaki iş birliklerine değinerek, iş birliğinin güçlenerek devam ettiğini örnekleriyle Danışma Kurulu üyelerine aktardı. Kazancı, “Yurt dışındaki Türkoloji bölümleri daha cazip hâle getirilmeli, YTB olarak biz bu konuda üstümüze düşeni yapmaya hazırız. Hukuki mevzuatların aşılması durumunda bu öğrencilerin hazırlık eğitimlerini biz karşılayacağız. Üniversitelerimizde yabancılara Türkçe öğretimi programları açıldı. Bunları daha cazip hale getirirsek YEE ve faaliyetlerine katkı sağlayacağını düşünüyoruz.” dedi.

İlk oturum, oturum başkanı Lale Ülker tarafından toplantının özetinin aktarılması ile sona erdi.

İKİNCİ OTURUM: KÜLTÜREL DİPLOMASİ AKADEMİSİ

Yunus Emre Enstitüsü Kültürel Diplomasi Akademisi tanıtım filmiyle başlayan ikinci ve özel oturumun konusu, 2016 yılında Türkiye’nin kültür diplomatlarını yetiştirmek ve Türkiye’nin etki odaklı kültürel diplomasi politikalarını belirlemek amacıyla hayata geçirilen Akademi’nin 3. Millî Kültür Şurası Sonuç Bildirileri bağlamında faaliyet alanını belirlemeye yönelik tavsiye ve yönlendirmelerin ele alınması oldu.

İkinci oturumun başkanlığını yürüten Prof. Dr. Yusuf Sarınay, “8 yılda, 5 kıtada, 50 merkeze ulaşan, çok hızla büyüyen ve cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023 yılında da 100 merkez hedefleyen büyük vizyon sahibi Enstitü, tüm dünyada kültür diplomasimizi, dilimizin ve kültürümüzün temsilcisi olarak tebarüz etti. Kısa zamanda çok büyük faaliyetlere imza attı.” dedi.

Serpil Murtezaoğlu: Klişelerden uzak durmak gerekiyor

İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serpil Murtezaoğlu ise kültürün tekrar ele alınması gerektiğini belirterek, “Kültürel Diplomasi Akademisi önemli çünkü nasıl bakacağınızı göstermek önemli bir şey. Nasıl bir vizyona sahip olmanız gerektiğine dair bir perspektif vermek çok önemli. Enstitü çalışanları dışında toplumun farklı kesimlerine bunu yaymak gerekiyor. Yaratıcı endüstrilere, tasarlamaya, üretmeye önem verip klişelerden uzak durmak gerekiyor.” şeklinde konuştu.

Hilal Bereket: YEE ile birlikte çalıştık

MEB İzleme ve Değerlendirme Daire Başkanı Hilal Bereket de, Avrupa ülkelerinde 15 Temmuz sonrası Türkçe ve Türkçe dersi vermeye gönderilen öğretmenlerin zorlandığını ifade ederek, “Eğitim müşavirleri ve ataşeleri gönderiyoruz ve onlar da Yunus Emre Enstitüsü ile birlikte çalışıyorlar. Üniversitelerden Bakanlığımıza, YEE’ye iletilmesi istenen bazı sözlü ve yazılı başvurular geliyor. Türkçe Yaz Okulu üzerinde daha önce birlikte çalışıyorduk.” diye konuştu.

Gürer Gülsevin: 3. Kuşak Türklere Türkçe öğretilmeli

Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürer Gülsevin, Yunus Emre Enstitüsünün hedef bölgeler olarak Orta Asya ve Afrika’yı düşünmesine değindi. Bu bölgelerde başarılı olmanın Batı Avrupa’daki önemine vurgu yapan Gülsevin, “Yabancılara Türkçe ve Türk kültürünü öğretmek hedefimiz ama önceliğin 3. kuşak Türkler olması gerektiğini, onlara kendi dillerini öğretmemizin gerektiğini düşünüyorum.” dedi.

Metin Demir: İslam ile terör yan yana gelemez

TİSK Yönetim Kurulu Üyesi Metin Demir, “8 yılda bu kadar başarılı işler yapmak gerçekten mutluluk verici. Çalışmalarımızı ikiye ayırmak lazım. İslam karşıtlığı ve Türk dili. İslam ile terörün yan yana gelemeyeceğini göstermemiz gerek. Üretme, ekonomi, kültür, dil, iletişim, etkileşim; birbiri ile ilintili ve toplum olarak iletişimde olmalıyız.” diye konuştu.

Ramazan Kaplan: Kampanyalara rağmen YEE büyük işlere imza attı

Ülke analizlerinin yapılmasının başarının anahtarı olduğunu vurgulayan YEE Danışma Kurulu Üyesi Ramazan Kaplan ise, kültürel diplomaside ülke uzmanlarının yetiştirilmesi gerektiğini belirterek, “YEE kısa zamanda büyük işlere imza attı; zaten seçilen slogan da son derece anlamlı: Gerçek hayali aştı… Önümüzdeki planlamalar gösteriyor ki aynı başarı iki kat daha fazla olacak ve 2023’te 100 enstitü hedefine ulaşacağız. 2016 yılı Türkiye için kritik bir yıldı, bunun uluslararasına etkileri çok oldu. YEE bundan çok etkilendi. Yurt dışında çalışan personel aleyhine, YEE aleyhine yapılan kampanyalara rağmen YEE çok ciddi faaliyetler yönetti. Bu sebeple tüm YEE camiasına tebriklerimi sunuyorum.” şeklinde konuştu.

Rasim Özdenören’in anekdotlarıyla kapanış

Alanlarında uzman akademisyen, entelektüel ve bürokratların Yunus Emre Enstitüsünün gelecek tahayyülüne dair fikirlerini sunduğu Danışma Kurulu Toplantısı sonunda, toplantı boyunca ele alınan meselelerle ilgili ortaya konulan sonuç bildirgesi okundu ve aile fotoğrafı çekildi.

Toplantının kapanış konuşmasını yapan Yunus Emre Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi yazar Rasim Özdenören, insanın bilmediği şeye düşman olduğunu hatırlatarak, “Türkiye'yi, Türkçeyi, Türk kültürünü tanımayanların düşmanlık beslediğini görüyoruz. Kabahati tamamen dışarıya izafe etmek doğru değil. Biz kendimizi ne ölçüde tanıyoruz ve dışarı ne ölçüde anlatabiliyoruz? Kendimizi tanımaktan daha da mı uzaklaşıyoruz? Genelleme yaparak söylüyorum: Biz kendimizi tanımazsak dışarının bizi tanımasını da beklememeliyiz... Yunus Emre Vakfımız ve ona bağlı çalışan Yunus Emre Enstitümüz tüm bu genel olumsuzluklara rağmen elinden geleni yapıyor ve bugüne kadar gerçekten az zamanda çok işler başardı. Daha fazlasını da başarabileceğinin ipuçlarını veriyor fakat her şeyi de Yunus Emre Enstitüsünden beklememek de gerekiyor.” şeklinde konuştu.

Enstitü, her yıl yapılan Danışma Kurulu Toplantısından çıkan kararlardan yararlanarak faaliyetlerini daha da güçlendiriyor.