Yunus Emre Enstitüsünde Hüsn-ü Hat Sanatı Kursları Büyük İlgi Görüyor

Yazıcı-dostu sürüm

Yunus Emre Enstitüsü dünya genelindeki merkezlerinde Türkçe kurslarının yanı sıra sanat alanında da düzenlediği kurslarla kültür sanat faaliyetlerine devam ediyor. Geleneksel Türk İslam el sanatlarının ebru, minyatür, tezhip gibi bir çok alanda kurs, atölye, sergi ve söyleşi faaliyetlerine devam eden Yunus Emre Enstitüsünün hüsn-ü hat sanatı kursları yoğun ilgi görüyor.

İSLAM DÜNYASININ ORTAK DEĞERİ OLDU

Arapça ‘hatt’ mastarından türeyen ve çığır, yol anlamlarına  gelen hat kelimesi “Arap yazısını estetik ölçülere bağlı kalıp güzel bir şekilde yazma sanatı (hüsn-i hat)” anlamında kullanılmıştır. Hat sanatına dair kaynaklarda “cismani aletlerle meydana getirilen ruhani bir hendesedir” tanımıyla ifade edilen hüsn-ü hat sanatı, yüzyıllar boyunca devam ettirdiği gelişimi boyunca gönüllerde taht kurdu.

İslam Ansiklopedisi’ne göre Araplar tarafından kullanılan hat yazısı hicretten birkaç yüzyıl sonra İslam ümmetinin ortak değeri hâline geldi. Mekke ve Medine’den yayılmadan önce "cezm" adıyla anılan hat iki uslupda uygulanmaya başladı. Dikey harfleri uzun ve sağdan sola meyilli olana "mâil"; yatay harfleri fazlaca uzatılana "meşk" adı verildi. Hz. Ali’nin Kufe’yi yönetim merkezi olarak seçmesinin ardından hat sanatı büyük bir gelişme göstererek "Kûfî" adını kazandı. Kûfî adı hat sanatı için genel bir isim olarak kullanıldı ve Abbasiler dönemine kadar Mekki ve Medeni yazılarının yerine de kullanıldı.

Kûfî’nin kullanılması Abbasiler zamanında 150 yıl sürdü. Abbasilerin Bağdatlı meşhur veziri ve hattatı olan İbn Mukle (ö.940) sahip olduğu geometri bilgisi sayesinde yazının ana ölçülerini tespit eden bir sistem ortaya koydu. İbn Mukle, harflerin güzelliği için nokta, elif ve daireyi standart bir ölçü olarak kabul etti. Bu ölçüler dahilinde muhakkak, reyhani, sülüs, nesih, tevki ve rika adında altı çeşit yazının usul ve kaidelerini ortaya koydu. Aklam-ı sitte adı verilen bu usuller bir asır sonra Bağdatlı Hattat Hattat Ali B. Hilan (ö.1032) ile büyük bir gelişim gösterdi. Gelişim sürecini sürdüren hat sanatı 200 yıl sonra Abbasi Halifesi Yakut El-Musta`sımi’nin (ö.1298) gayretiyle daha belirgin kurallarla daha da olgunlaştı.

OSMANLI TÜRKLERİ İLE HAT SANATI EN GÜZEL DÖNEMİNİ YAŞADI

1258 yılında Abbasi yönetiminin tarih sahnesinden silinmesinin ardından yazıda üstünlük Türk ve İranlı hattatların eline geçti. İranlı hattatlar aklam-ı sitteyi kendi anlayışlarına göre yazdılarsa da Yakut’un uslubundan ayrılmadılar. Osmanlı Türkleri ise hat sanatında erişilmesi oldukça zor üstün bir ekol kurdular. 16. yüzyılda Osmanlı-Türk hattatlarının babası sayılan Şeyh Hamdullah (ö. 1520) aklam-ı sitte’ye o zamana değin ulaşılamayan bir güzellik ve olgunluk getirdi. Hafız Osman, 17. yüzyılın ikinci yarısında Şeyh Hamdullah’ın uslubunu gözden geçirip bazı ögeleri elemeye tabi tutarak kendine has bir hat uslubu oluşturdu.

Hafız Osman’ın hat sanatına açtığı çığır dönemindeki hattatları büyük ölçüde etkiledi. Bir asır sonra İsmail Zühdü ve kardeşi Mustafa Rakım, onun yazılarından ilham alarak kendi şivelerini oluşturdu. Mustafa Rakım, sülüs ve nesih yazılarında olduğu gibi celi sülüste de özellikle istif mükemmeliyetiyle bütün hat usluplarının zirvesine çıktı. Hafız Osman uslubunu sülüsten celiye aktarmayı başardı. Mustafa Rakım’dan sonra gelen celi üstadı Sami Efendi, İsmail Zühdü’nün sülüs harflerini celiye uygulayarak Mustafa Rakım Efendi’nin yoluna yeni bir boyut kazandırdı. 

“KUR’AN-I KERİM HİCAZ’DA NAZİL OLDU, MISIR’DA OKUNDU, İSTANBUL’DA YAZILDI”

İstanbul, Türkler tarafından fethedildikten sonra hat sanatının en önemli merkezi hâline geldi. İstanbul’un hat sanatında giydiği tacın İslam dünyasında tartışmasız olarak kabul edillmesi şöyle ifade edilegelmiştir: “Kur’an-ı Kerim Hicaz’da nazil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı.” İşte bu nedenle dünyanın dört bir tarafından hüsn-ü hat aşıkları bu sanatı öğrenebilmek için İstanbul’a akın etti.

Ahmed Karahisari, Hafız Osman, İzzet Efendi, Mahmut Celaleddin Efendi, Mustafa Rakım, Şeyh Hamdullah, Yesarizade Mustafa, ekol olmuş Türk hattatlar arasında yer alıyor.

UNESCO’NUN SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS LİSTESİNDE

UNESCO tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’nde 2021 yılında yer alan hüsn-ü hat sanatına ilgi her geçen gün artıyor. Bu güne kadar birçok sanat dalında kurs açan Yunus Emre Enstitüsü geleneksel Türk – İslam sanatları alanında da eğitim faaliyetlerine devam ediyor. Yunus Emre Enstitüsünün dünya genelindeki merkezlerinde açılan hat kursları ile sanatseverler Arapça harfleri belli estetik kaideler ve yaratıcılık ile güzel yazma ve anlam arasında ruhani ve sanatsal bir yolculuğa çıkıyor. Yunus Emre Enstitüsünün merkezlerinde hüsn-ü hat sergileri ve bu sanat hakkında söyleşiler düzenleniyor. Yunus Emre Enstitüsünün merkezlerinde dünyanın dört bir yanından hattatlar, bu sanata gönül verenlerle bir araya geliyor. 

Enstitünün hüsn-ü hat kursu düzenlediği merkezleri iletişim bilgileriyle birlikte şöyle sıralanıyor:

 

Avusturya: Viyana Yunus Emre Enstitüsü

Adres: Waehringer St.6-8/14-15 1090, Viyana/Avusturya 
Telefon: +431 310 34 82

E-posta: viyana@yee.org.tr

 

Bosna Hersek: Saraybosna Yunus Emre Enstitüsü

Adres: Dženetića čikma 2, 71000 Saraybosna
+387 33 217 581 / +387 33 217 582

E-Posta: saraybosna@yee.org.tr

 

Güney Afrika: Johannesburg Yunus Emre Enstitüsü

Adres: 1 Pretoria Street, 2192, Oaklands, Johannesburg
Telefon: +27818908079

E-Posta: johannesburg@yee.org.tr

 

İngiltere: Londra Yunus Emre Enstitüsü

Adres: 10 Maple Street, London, W1T 5HA 

Telefon: +44 20 7387 3036

E-Posta: londra@yee.org.tr

 

Katar: Doha Yunus Emre Enstitüsü

Adres: Al Dafna 66 , Street 813 , No : 118 / Doha 

Telefon: +974 44866029

E-Posta: doha@yee.org.tr

 

Malezya: Kuala Lumpur Yunus Emre Enstitüsü

Adres:  118, Jalan U Thant, 55000, Kuala Lumpur

Telefon: +603 4251 4500 / +603 4251 4501

E-posta: kualalumpur@yee.org.tr

 

Pakistan: Lahor Yunus Emre Enstitüsü

Adres: Aiwan-e Iqbal Complex, Egerton Road, Lahore 54000
Telefon: +92 42 36310090

E-posta: lahor@yee.org.tr