Yunus Emre Enstitüsü, Suriye Güvenli Bölge’de bulunan temsilciliklerinin sayısını artırarak Yunus Emre’nin barış iklimini bölgeye taşımaya ve bölge halkına umut olmaya devam ediyor.

Enstitü, 2020 yılında Suriye Güvenli Bölge’nin Azez şehrinde açtığı temsilciliğin ardından El-Bab şehrinde de temsilcilik açarak bölgedeki temsilcilik sayısını ikiye çıkardı.

Temsilciliğin açılış programına Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, Suriye Güvenli Bölge Koordinatörü Fikret Çıtak, bölgenin üst düzey yöneticileri, davetliler ve Türkiye’den çok sayıda basın mensubu katıldı.

Kurdele kesme töreniyle başlayan program, Enstitünün ev sahipliği yaptığı ve davetlilerin yoğun ilgi gösterdiği “Hat ve Resim Sergisi” ile devam etti. Bir dizi etkinliğin yer aldığı programın devamında “Değerler Birleştirir: Yunus Emre’nin İnsana ve İnsanlığa Bakışı” adlı panel gerçekleştirildi.

Panelde, Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, Başakşehir Üniversitesi Rektör Yardımcısı Ahmed Savvan, El Maali Üniversitesi Rektörü Dr. Yasin Cemmul, Bzaa Meclis Başkanı Abdulhamid Elzaher, Kabbasin Meclis Başkanı Abdulkadir Elşibli Gaziantep Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İbrahim Arslan, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Aldemir, Nahda Üniversitesi Rektörü Dr. Mustafa El Derviş konuşmacı olarak yer aldı.

“Kültür, maziyi ve atiyi içinde barındıran yelpazesi çok geniş bir kavramdır”

Panelde gerçekleştirdiği konuşmalarına kültür mefhumu ve kültürü oluşturan unsurlara değinerek başlayan Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, “Kültür, maziyi ve atiyi içinde barındıran yelpazesi çok geniş bir kavramdır. Dil, din, tarih, edebiyat ve hatta coğrafya, kültür kavramının en önemli ögeleridir. Kültürün temel taşıyıcısı ise dildir. Yunus Emre’nin söylediği gibi ‘Dil hikmetin yoludur.’.” ifadelerini kullandı.

“Yunus Emre Enstitüsü, iki yılı aşkın bir süredir bölgede eğitsel ve kültürel faaliyetlerini sürdürmektedir”

Enstitü Başkanı Prof. Dr. Ateş, konuşmalarının devamında “Fırat Kalkanı Harekâtı’nın 7. yıl dönümü ve Mercidabık Zaferi’nin 507. yıl dönümü olan bu mübarek günde sizlerle birlikte dil, tarih, kültür ve sanat alanlarında faaliyet gösteren Enstitümüzün El-Bab’daki temsilciliğinin açılışını yapmak maksadıyla bir araya gelmiş bulunmaktayız. Yunus Emre Enstitüsü, iki yılı aşkın bir süredir bölgede eğitsel ve kültürel faaliyetlerini sürdürmektedir.” değerlendirmelerinde bulundu.

Aynı coğrafyada köklü geleneklerle medeniyetler arasında köprülerin kurulduğunu vurgulayan Enstitü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, şunları kaydetti:

“Türkler ve Araplar etkileşime geçtikleri andan itibaren kültürel alışverişte bulunmuş; sanat, edebiyat, dil ve hatta mutfak kültürü alanlarındaki karşılıklı tesir süreçleri, İslam medeniyetine önemli katkılar sağlamıştır.”

“Vakit, umutla geleceği yeniden inşa etme, sımsıkı kenetlenme ve çalışma vaktidir”

Başkan Prof. Dr. Ateş, “Yunus Emre Enstitüsü, bölgede özellikle gençlerin evidir. Zira bu coğrafyada kaderimiz de kederimiz de ortaktır. Bu kadim topraklarda mazimiz de istikbalimiz de birdir. Vakit; çağının tanığı olan Suriyeli gençlerle, akademisyenlerle, halkla birlikte; ruhu olan ve bu ruhu ilk adımda hissettiren El-Bab kentinde, bir yandan yaşananları gelecek nesillere aktararak devam zincirinin halkalarını oluştururken diğer yandan da anlatılan devri zamana karşı muhafaza edip umutla geleceği yeniden inşa etme, sımsıkı kenetlenme ve çalışma vaktidir.” diye konuştu.

Program kapsamında El-Bab Yunus Emre Enstitüsünde “Çocuklarla Türkçe Atölyesi” ve “Dede Korkut Tiyatrosu” gibi eğitsel ve kültürel etkinlikler de düzenlendi. El-Bablı gençler, Enstitünün bahçesinde düzenlenen özel alanda geleneksel Türk okçuluğunu tanıma fırsatı buldular.

Programın sona ermesinin ardından Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş ve beraberindeki heyet tarafından El-Bab’da resmî temaslarda bulunuldu.